|
|
 |
DARBECİ KONTRA ÇETESİ DEVRİMCİLERE PUSU KURUYOR
Devrimci Solcular'a yönelik kaçırma, katletme, işkence vb. her türlü insanlık dışı uygulamaları yalnızca faşizmin kiralık katilleri yürütmüyordu. Darbeciler de artık gerçek yüzlerini göstermeye başlamışlardı. Darbeciler devrimcilere yönelik saldırıları bizzat kendileri yapmaya başlamışlardı. Devrimcileri kaçırıyor, işkence yapıyor, tehdit ediyor ve hatta katlediyorlardı. İç ve dış düşman birleşmişti. Yalnızca amaçları değil yöntemleri de aynıydı. Halka ve devrimcilere karşı gözdağı tehdit, işkence vb. her türlü insanlık dışı ve faşist yöntemleri günlük faaliyetleri haline getiren darbeciler, 22 Nisan günü devrimcilere karşı pusu kuruyorlardı.
22 Nisan günü kafasının karışık olduğunu söyleyen biri haliyle mahalli alanda çalışan Devrimci Solcular'ı evine davet etmişti. Eve giden Devrimci Solcular ışıkların söndürülmüş olduğunu ve darbeci hainlerden Muammer Aydın, Ercan Temelli ve İsmail..'in kendilerine silahlarını doğrulttuklarını görürler. Bunun planlı bir pusu olduğunu anlarlar ve silahlarını çekerek darbecilere gereken cevabı verirler. Bu çatışma esnasında darbeci Ercan'ı vuran ilk kurşun yine darbeci olan Muammer'in silahından çıkar. Sonuçta devrimcilere pusu kurarark onları katletmek isteyen hainler cezalarını çekmişlerdi.
Devrimci Hareketin iradi bir cezalandırması olmayan -kaldı ki böyle olsa bunu kamuoyuna ilan etmekten çekinmezdi- bu olay sonucunda baştan beri suskun kalan sol devreye girdi.
İki darbecinin Devrimci Hareketin insanlarına karşı kurduğu kendi pusularında ölmeleri solun beklediği ''fırsat'' oldu. Hemen hepsi de ''sol içi şiddet''e karşı olma adına bir anda ayaklandılar. Peş peşe kınama ve platformlarda birlikte olmama kararları çıkarmaya başladılar. Darbe, Devrimci Hareketin önderliğine karşı uygulanan bir şiddet hareketiydi. Devrimci Harekete darbe yaparak arşivinin, kasasının, silahlarının gasp edilmesi solu yerinden bile oynatmıyor ama darbeciler söz konusu olunca Devrimci Harekete karşı bir anda organize oluyorlardı. Ve bu aşamadan sonra darbeciler, düşman ve oportünizm aynı cephede birleşmiş, Devrimci Sol'a karşı kuşatma hareketine oportünizm de katılmıştır.
İSTANBUL SDB KOMUTANI İBRAHİM YALÇIN KATLEDİLİYOR
Devrimci Sol, şehitleri anma kampanyasında, dosta ve düşmana Önderliği, kadrosu ve taraftarlarıyla bütünlemiş bir Devrimci Sol gerçeğini çok açık şekilde göstermişti. Yaşanan süreç, düşmanın ve darbecinin saldırılarını boşa çıkarttıkça, bölünmeyen, parçalanmayan, aksine daha sıkı kenetlenen Devrimci Hareket, düşmanın ağır saldırılarıyla karşı karşıya kalıyordu. Düşman bir yandan darbeciyi yönlendirirken diğer yandan, katliamlarına, tutsak etmelerine her türden baskı ve şiddetine devam ediyordu.
Böylesi bir süreçte Devrimci Sol'un örnek SDB Komutanlarından İbrahim Yalçın 23 Nisan günü İstanbul Maltepe'de kuşatıldığı üste direnerek şehit düştü.
İbrahim Yalçın, Devrimci Sol'un '90 Atılımı öncesi hem mahalli alan çalışması içinde hem de askeri bir kısım görevlerde yer alır. '90 Atılımı'yla birlikte oluşturulan ilk SDB örgütlenmesi içinde görev alır ve kısa bir süre sonra SDB komutanlarından biri olur. '91 yılında bir eylemde çatışarak tutsak düşer. Ağır işkenceler görür ancak sırlarını düşmana vermez. Tutsaklık sürecinde yönetici görevler alır, pek çok tutsağın devrimcileşmesinde emeği geçer. Tutsak düştüğü günden Şubat 1993'te zindan duvarlarını özgürlük eylemiyle aşana dek, sürekli özgürlük tutkusuyla tutuşur. Tutsaklık koşullarında darbe ihanetini duyduklarında, darbeciye karşı net tavır alır.
İbrahim Yalçın, Şubat 1993'te firar ederek özgürlüğe kavuştuğunda, düşmana ve iç düşmana karşı savaşta tereddütsüz yer alır. Ve kısa sürede İstanbul SDB komutanı olarak atanır.
Kaldığı üs 23 Nisan akşamı sarıldığında, bir ihanetin alçaklığına uğradığından habersizdir. Kuryesi ve kaldığı üssü kurumlaştırmada görevli H. Hulusi Kulak polisin eline geçtiğinde işbirliği yaparak üssü verir. Düşman İbrahim Yalçın'ı tuzak kurarak katleder. İşbirlikçi H. Hulusi Kulak daha sonra devrimci adalete hesap vermekten kurtulamayacaktır.
İbrahim Yalçın'ın cenazesi, büyüdüğü, devrimci faaliyetler sürdürdüğü Gazi Mahallesi'nde görkemli ve militan gösterilerle toprağa verildi.
22-23 Nisan günleri, düşman ve iç düşmanın nasıl birleştiğinin, darbecinin nasıl kontralaştığının ve Devrimci Sol'a karşı aynı cepheden nasıl savaştıklarının çok çarpıcı biçimde ortaya çıktığı günler olur. Bu durumu Devrimci Sol 23 Nisan tarihli 57 sayılı Haber Bülteni'nde şöyle ifade eder:
''İç Ve Dış Düşmanlarımızın Çabalarını Boşa Çıkartacağız:
(...)
22 Nisan 1993 günü yaşanan gelişmeler emperyalizme ve oligarşiye karşı sürdürdüğümüz savaşın boyutunu, iç ve dış düşmanlarımızın birlikteliğini ve hareketimizin kuşatma altına alınmak istendiğini gösteren çok çarpıcı bir tablo ortaya çıkarmıştır.
Dersim'de 12 yoldaşımız Çemişgezek'te bir düşman karakoluna yaptıkları saldırının ardından, gece ve gün boyu süren çatışmadan sonra devrim tarihimizi yazan tüm şehitlerimiz gibi çatışarak şehit düştüler.
Yine aynı gün, İstanbul'da oligarşi operasyonlar düzenleyerek bir yoldaşımızı katlediyor, bir kısmını işkence tezgahlarına taşıyordu.
Tüm bunlar sürerken, darbeci ihanet çetesi de boş durmuyordu. Onlar da yoldaşlarımıza pusu kurarak katletmeyi düşünüyordu.
(...)
Ne oligarşi ne darbecilerin pusuları asla bizi devrim yürüyüşümüzden alıkoyamaz... Örgütümüze yönelmiş iç ve dış düşmanlarımızın tüm alçakça pusularını, hareketimizi tasfiye etmeye yönelik tüm provokasyonlarını defalarca boşa çıkararak ezip geçtik. Bu kez de öyle olacaktır.
(...)
Kahrolsun Darbeci Hainler. İç ve Dış Düşmanlara Karşı Savaşımız Devam Edecektir.'' (264)
DEVRİMCİ HAREKETTE DARBE İHANETİ VE SOL
Oportünist solun, Kürt milliyetçiliğinin ve düşmanın büyük bir istekle beklediği gün, 13 Eylül 1992 günü gelmişti.
Tarih, solun fırsatçılığını defalarca kanıtlamıştı. Devrimci Sol içerisinde yaşanan darbe karşısında da solun aldığı tavır yeni ama beklenen bir kanıttı. Kontrgerilla ve emperyalizmin yönlendirdiği, planlarını 12 Temmuz '91'de hazırladığı darbeci ırz düşmanı bu çeteyi, sol desteklemiş, istisnalar hariç ülkede ve yurtdışında birlik konusunda büyük bir çaba göstererek birleşmiş ve ihanet çetesinin Devrimci Sol'u yok etmek, parçalamak için oligarşiyle aynı paralelde yürüttüğü faaliyetin içine dahil olmuşlardır.
Geçmişteki hainler Murat Karabulut, Paşa Güven, Ali Akgün gibi dava kaçkını, komplocuları himaye etmeye, Devrimci Sol'un bölünmesi hayalleriyle dedikodular yaymaya, Devrimci Sol önderliğini karalamaya varıncaya kadar köklü, düşmanca bir geleneğe sahip olan oportünist solun, darbe sürecindeki tavrı da kimseyi şaşırtmadı.
Kürt milliyetçiliği de emperyalizm ve oligarşi ile uzlaşma manevralarının önünde en büyük engel olarak gördüğü Devrimci Sol'un bölünüp, parçalanmasını ister tarzda, oportünist solla birlikte darbecileri destekleyerek, bu kontra çetesini meşrulaştırmak için yoğun bir çaba gösterdi.
Devrimci Hareketin darbe ihanetine karşı yürüttüğü savaş, Türkiye Solu adına, Türkiye devrimi adına yürütülen bir savaştı. Savunulan solun adaleti, savunulan devrimin ta kendisiydi. Bu anlamda ''ben Türkiye devrimi için yola çıktım'' diyen herkesin öğreneceği, dersler çıkaracağı çokça şey vardı bu süreçten. Sol darbe ihanetini desteklemeyerek, çok daha farklı bir misyonu yerine getirebilirdi. Ancak o böyle yapmadı. Devrimci Hareket kuşatılmıştı ve bu kuşatmanın bir cephesinde sol vardı. O, ihanete kol kanat gererek, olumsuz geleneklerine bir yenisini eklemeyi tercih etti. Ve sol bir önemli sınavda daha sınıfta kaldı. Sol bu süreçte neler dedi? Neler yaptı? Solun tavrı nasıl gelişti? Nasıl devam etti? İlk anda sessiz kalan sol, bu sessizliğini ne zaman ve nasıl bozdu?
İşte tüm bunların daha iyi anlaşılabilmesi açısından süreci biraz daha geriden almakta yarar olacaktır. Bu, solun mantığını daha net biçimde ortaya sermesi açısından gerekli ve önemlidir.
Devrimci Hareketin kadroları darbeci ihanet çetesini ezici bir çoğunlukla, tereddütsüz bir biçimde mahkum etmiştir. Gerilladan demokratik platforma varıncaya kadar, hemen her alanda yayınladıkları deklarasyonlarla Devrimci Hareketin bölünemeyeceğini haykırarak darbeciliği lanetledi.
Devrimci Sol açısından sürecin bir aşaması bitmişti. Artık hareket iradesi açığa çıkmıştı. Devrimci Sol tüm kadro ve taraftarlarının sahiplenmesiyle darbeciliği etkisizleştirmesinin bir ifadesi olan 1 No'lu Kararı 3 Mart 1993'te yayınladı. Devrimci Sol bu kararla darbecilere yeniden çağrı yapıyor, hareketten gasp ettiklerinin iadesini ve Devrimci Hareketin ve önderliğinin aleyhindeki faaliyetlerine son vermeleri noktasında uyarılıyordu. Ancak ne bu uyarıları, ne de çağrıları dikkate almayan darbeci ihanet çetesi mahkum edilmesinin ardından, halka, Devrimci Harekete karşı işlediği suçların hesabını ödemekten kurtulmanın hesabıyla ''biz ayrı hareketiz'' iddiasıyla Devrimci Harekete karşı saldırıya geçti. Darbeci çete hareket yönetimini gasp edemeyeceğini anlayınca bu kez de kurtuluşu Devrimci Sol'u bölüp parçalamakta buluyordu.
Devrimci Hareketin aylardır yaptığı çağrıları sol da duyuyordu, biliyordu. Ancak darbecilere neden kardoların çoğunluk kararına uymadınız, niye gasp ettiklerinizi iade çağrısına uymadınız diye de sormadı. Bu süre içerisinde Devrimci Sol taraftarlarının ilişkilerine, işyerlerine, evlerine vb. çeşitli saldırılar gerçekleştiren darbecilere karşı tek bir söz söylemedi. ''Sol içi şiddet''in esamesi dahi okunmuyordu. Tüm bunlar yer, tarih, isim belirterek Devrimci Hareket tarafından sol kamuoyuna da açıklandı. Ancak görülüyordu ki, sol tavrını açık bir şekilde ortaya koymak için, istediği koşulların oluşmasını bekliyordu. Onların ''sol içi şiddet''e karşı çıkmaları için ille de ölü gerekiyordu ve daha sonra görülecekti ki, bu darbeci olmalıydı.
Ne zaman ki, 22 Nisan'da meydana gelen bir olayda iki darbeci öldü; işte o zaman sol sahneye çıktı.
Evet Devrimci Hareketin kadrolarının iradesinin açığa çıkıp, suç ve ceza kavramlarının ortaya konulması üzerine ''durun, yapmayın, etmeyin'' diye fetvalar vermeye başladılar. Ve etraf ''sol içi şiddet'' edebiyatından geçilmez oldu. Çünkü darbecilik ''sol içi''ydi onlara göre...
Defalarca anlatıldı sola. Defalarca soruldu:
Hangi devrimci örgütün geleneğinde, işleyişinde böyle bir şeye yer vardı?
Hangi devrimci örgütte yönetim değişikliği böyle sağlanıyordu?
Devrimci bir örgütün iç işleyişi böyle mi olmalıydı?
Eline silah alıp Önderliği tutsak ederek, yönetime, hareketin kasasına, arşivine el koyarak ortaya çıkan üç-beş kişi sol grup sayılabilir miydi ?
Devrimci yöntem bu muydu?
Sol, Devrimci Hareketi yalnız bırakmasının da ötesinde değişik ölçülerde, değişik gerekçelerle darbecilerin yanında saf tuttu. Darbeyi içten içe savundu, meşru gördü. Öyle ya; darbe onların söylediklerinin kanıtıydı. Bunu, kendi kirli geçmişlerini, sol içi şiddete boğazlarına kadar gömülmüş olmalarını örtbas etme aracı olarak gördüler. Hiç çekinmeden en ufak bir üzüntü duymadan onlarca devrimcinin kanını akıtanlar, bütün çirkinliklerini unutturmaya çalışıyorlardı. Darbe sonucu ortaya çıkan, tecrit edilmiş, üç beş kişiyi ''sol grup'' olarak görüp, ''sol içi şiddet'' edebiyatı yapmaları bunun içindi. Ancak sol, çok önemli bir şeyi gözden kaçırıyor, daha doğru bir deyişle görmek istemiyordu: bu, darbenin ta baştan ''zor''a dayanan bir çıkış olduğuydu. Darbecilik devrimci bir örgütün meşru yönetimine, Önderliğine, kadrolarına karşı kendini dayatırken zaten şiddete başvurmuştu. Bu anlamda şiddet darbeci ihanet çetesinin zaten varoluş koşuluydu.
Bu aşamadan sonra Devrimci Hareket tarafından sayısız uyarı yapıldı sola, darbecilerin gerçek niteliğini ve yüzünü görmeleri için sınırsız çaba harcandı;
''Sol, darbecilik savunulamaz, meşru değildir diyorsa ve de Devrimci Sol'un savaşan devrimci bir örgüt olduğunu kabul ediyorsa,
- Darbeciliği meşru gösterecek, hareketimizi bölünmüş gösteren, Devrimci Sol'un iki kanadı vb. ifadelerden kaçınmalıdır.
- Devrimci Sol adını kullanmak sadece Devrimci Sol'u savunanlara ve onun çizgisini uygulayanlara aittir. Tersi bir yaklaşım kadrolarımızın darbeciliği mahkum eden kararlarına saygısızlık olduğu gibi, darbeyi meşrulaştırmak ve objektif olarak onaylamak anlamına gelir.
- Darbeciler sadece darbe suçunu işledikleri için tüm sol hareketlerden tecrit edilmeli muhatap kabul edilmemelidir.'' (265)
Tüm bu çağrılara rağmen sübjektivizm ve fırsatçılık, solun gerçeği görmesini değil ama, ne yazık ki kabul etmesini engellemiştir. Ve bu tavrıyla sol Devrimci Hareketin darbeciliğe karşı onur mücadelesinde olması gereken yerde olmamıştır.
Sorunun çözümü için çaba harcamayanlar, devrimci ilke, adalet ve ahlaktan yana tavır takınmayanlar, bunun yerine darbecilerin iddialarını tartışmaya, Devrimci Sol'un ''iç işleyişine'' ilişkin tahliller yapmaya başladılar. Elbette ki, solun böylesi bir tahlil yapabilecek ne durumu ne de çapı vardı. Bu yüzden tahlil yerine emperyalizmin ve darbecilerin iddialarını tekrarlamaya başladılar.
Peki darbecinin yolu neydi? Nereye gidiyorlardı? Hareketin Önderini tutuklamaktan, örgütün maddi varlığını gasp etmekten, kadroları aldatmaktan, devrimcilerin şehit ve tutsak düşmesinden ve Devrimci Sol Önderliğine karşı kontra yazılar yayınlamaktan başka hangi pratikleri vardı?...
Darbeciler çaresiz ve zavallıydı. Devrimci Harekete karşı işledikleri suçların hesabının sorulacağını biliyorlardı. İşledikleri suçların hesabını vermek yerine ihaneti derinleştirmeyi yeğlediler. Ve ta baştan beri kucağını açmış onları bekleyen oportünist sola sarılmakta gecikmediler. Yıllardır hareketi bölmek için büyük bir iştahla bekleyen oportünist sol için bulunmaz bir fırsat doğmuştu.
Evet darbeci çete Devrimci Sol'u parçalayamayacağını anlayınca can korkusuyla önce düşmana ''saldırmayacağı'' yönünde talimat veriyor, daha sonra da oportünist solun Devrimci Sol karşıtı cephesine dahil oluyordu. Böylelikle düşman, darbeciler aynı amaç doğrultusunda aynı paralelde birleşiyorlardı. Oportünist sol darbecileri koruyacaklarına söz vererek, Devrimci Harekete yönelik kurulan tuzakları, öldürme teşebbüslerini gizliyor, Devrimci Sol'un yayınlarını almama, güç ve eylem birliği yapmama ve tüm ilişkilerini kesmeye kadar varan ortak kararları, belki de tüm siyasi yaşamları boyunca almadıkları bir hızla alıyorlardı. Yıllardır ''bölünmüş DS'' arzusunda olduklarından, ''DS'nin iki kanadı'', ''Bedriciler kanadı'', ''İki DS var'' gibi ifadelerle oligarşinin ve darbecilerin dayatmaya, kabul ettirmeye çalıştığı ''DS bölündü'' propagandasını, büyük bir istekle yapmaya, darbecilere maddi, ideolojik, psikolojik her türlü desteklerini sunmaya başladılar.
Darbecilik bir ölüydü. Devrimci Hareket daha ilk anda, Türkiye devrimci hareketinde eşi benzeri görülmemiş bir demokrasi örneği sergileyerek ta baştan bitirmişti darbecileri. Bu aşamadan sonra darbecilere karşı alınan tavır işledikleri suçların hesabını sormak olabilirdi. Bunu solun da anlaması ve darbecilik kirini bünyesine almaması için çabalar sarf edildi, uyarıldı;
''Oportünizm darbeyi destekleyerek, onları meşrulaştırarak asıl olarak kendini kirletmektedir. Darbeciliği meşrulaştırmak aynı zamanda sol hareketler içerisinde böyle olumsuz bir geleneğin -sözde ne denirse densin- başlatılmasına yeşil ışık yakmak demektir. Ve bu gelenek giderek kendilerini vuran bir silaha dönüşebilir* Oportünizm kısa vadeli çıkarları için darbeciliği desteklemekte fayda umabilir. Ama uzun vadede hiçbir şey kazanamayacağını, tersine ileride hesabını veremeyeceği sorumluluklar altına gireceğini şimdiden halkımız ve harih önünde söylemek zorundayız.'' (266)
Tarih Devrimci Sol'un bu tespitlerini de yıllar içinde doğrulayacaktı.
Sol bu çağrılara çoktan kulaklarını kapatmıştı. Darbeciliği meşrulaştırma, giderek onları korumaya, kollamaya, desteklemeye dönüştü. Ve aleni bir biçimde hiçbir kaygı taşımadan, darbecilerin hamiliğine soyundular. Aslında bu çabaları, ölüyü diriltmeye çalışmaktan başka birşey değildi. Tarihi boyunca Devrimci Hareketin yanında her zaman ezik kalanlar, böylesine bir ''fırsat'' yakalamıştı ve kolay kolay da bırakmayacaklardı. |
|
 |
|
|
|
BİZLER SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİLİZ.SADECE DARBE VE TERÖRE KARŞI BİRLEŞEN,HALKIMIZI ÇIKMAZA SOKANLARDAN HESAP SORMAK İSTEYEN-VE SORACAK OLAN- HALK BİRLİĞİYİZ...
BİZİMLE AYNI ADI TAŞIYAN ANCAK MİSYONU TERÖR ÖRGÜTLERİNE HİZMET ETMEK OLAN DİĞERLERİ GİBİ DEĞİLİZ...
ŞU ANDA SİLAHSIZIZ ANCAK BU VATAN UĞRUNA GEREKİRSE ELİMİZE SİLAHTA ALIRIZ TOPTA TÜFEKTE...GEREKİRSE ŞEHİT OLURUZ....ALLAH HEPİMİZE ŞEHİTLİK MAKAMINI NASİP EYLESİN..
DEVRİMCİ ADI ALTINDA ÜLKEYİ KAOSA VE DARBEYE SÜRÜKLEYENLER DEVRİMCİ DEĞİLLERDİR...
GERÇEK DEVRİMCİ YENİLİKÇİDİR..AMA YENİLİĞİNİ KENDİSİ BELİRLER DIŞ KUVVETLERE BENZEMEKTENSE ÖRNEK ALINAN ÜLKE OLMAYI HEDEFLER...BİZLER BU DÜŞÜNCEDEYİZ...DEVRİMCİ OOLDUĞUNU İDDİA EDİP DIŞ KUVVETLERE VE TERÖR ÖRGÜTLERİNE UŞAKLIK,YALAKALIK,YARDIM VE YATAKLIK YAPAN ŞEREFSİZ BİRLİKLERİ:
TÜRKİYE KOMUNİST PARTİSİ
DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ PARTİSİ/CEPHESİ
PKK(KÜRDİSTAN İŞÇİ PARTİSİ)
TÜRKİYE KOMUNİST İŞÇİ PARTİSİ
BİRLEŞİK DEVRİMCİ GÜÇLER PLATFORMU
ANA GERİLLA BİRLİĞİ
ACİLCİLER
ABACILAR
BOLŞEVİK PARTİSİ/KUZEY KÜRDİSTAN
DEVRİM
DEVRİMCİ HALK PARTİSİ
DEVRİMCİ HALKIN BİRLİĞİ
DEVRİMCİ HALKIN YOLU
DEVRİMCİ İŞÇİ PARTİSİ - İNŞA ÖRGÜTÜ
DEVRİMCİ KOMÜNİST PARTİSİ
DEVRİMCİ KURTULUŞ
DEVRİMCİ MÜCADELE
DEVRİMCİ PARTİ GÜÇLERİ
DEVRİMCİ SAVAŞ
DEVRİMCİ SOL
DEVRİMCİ SOSYALİST İŞÇİ HAREKETİ
DEVRİMCİ SOSYALİST İŞÇİ PARTİSİ
DEVRİMCİ YOL
DİRENİŞ HAREKETİ
DÖRDÜNCÜ SOL - İNŞA ÖRGÜTÜ
EMEK PARTİSİ
EMEĞİN PARTİSİ
HALKIN BİRLİĞİ
HALKIN DEVRİMCİ ÖNCÜLERİ
HALKIN KURTULUŞU
HALKIN YOLU
İŞÇİ PARTİSİ
KOMÜNİST PARTİSİ-İNŞA ÖRGÜTÜ
SİLÂHLI PROPAGANDA BİRLİKLERİ
TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİ-CEPHESİ
VE ÖRNEKLERİ ARTIRMAK MÜMKÜN..
AMA ONALRIN MİSYONU İLE VİZYONU ÇOK AYRI...Bİ BİZ HALKIN BİLDİĞİ MİSYONU VAR Kİ BU UYDURMA...Bİ DE KENDİ İÇ MİSYONLARI VAR Kİ VİZYONLARI DA BU YÖNDE...BİZİM İÇ MİSYONUMUZ DA BELLİ DIŞ MİSYONUMUZDA...VİZYONUMUZ DA ORTAKTIR... |
|
|
 |
|
|
|
|